9 Kasım 2017 Perşembe

Tenerife (Kanarya Adaları)

Tenerife (Kanarya Adaları)

Temmuz ayında gitmiştik, Kanarya Adaları'na, 7 adadan oluşuyor, biz balayımız için en turistik olanı ve önerileni; Tenerife’yi seçtik. İstanbul’dan Pegasus ile Madrid’e; oradan da Norwegian, Ryanair veya İberia gibi havayolları ile Tenerife’ye en ekonomik uçuş tercihi.
Erken rezervasyon ile Pegasus'tan 400-500 liraya İstanbul- Madrid gidiş dönüş alınabilir, Ryanair veya diğer havayolları ile de Tenerife- Madrid gidiş dönüş o rakamlara bulursanız mis, uçak bileti işi 300-350 Euroya çözülebilir ;) Biz Madrid’de ekstra konaklamamak için 2. uçuşları biraz pahalı aldık bir de Bodrum- İstanbullarımız vardı buna ek olarak, toplamda uçak biletlerimiz 420 Euroya (1700tl) geldi kişi başı.
İstanbul- Madrid uçuşu 4:30 saat ve saat farkı da Türkiye ile 1 saat. Madrid havaalanı çok büyük Pegasus uçağından in, pasaport kontrolünü geç ve istasyonunu bul, diğer bileti al falan derken en az 2 saat ara lazım. Tenerife için uçak biletlerini alırken buna dikkat edin. Madrid havaalanında istasyonlar arası bedava otobüsler var. Pegasus’un indiği istasyon ile İberia expressin kalktığı 4. istasyon arası yaklaşık 10km. Tenerife uçuşu da Madridden 2.5 saat...
Tenerife’de 2 havaalanı var, biz kuzeye indik. Araba kiralamak bu adada birinci kural, arabasız hiçbir şey yapamazsınız. O yüzden hangi havaalanı olduğu önemli değil değil ucuz bilet alın ;). Türkiye'den (internetten) 500tl’ye araba kiralamıştık ama 100 Euro da araba sigortası ödedik, hırsızlık ve çarpmaya karşı isterseniz bunu yaptırmayabilirsiniz. İyi haber diğer Avrupa ülkeleri gibi değil ada, otobanlar ücretsiz, park yeri sorunu yok ve ücretsiz, benzin 10 Euroya 12 litre aldık Türkiye'den çok ucuz, hatta otellerde şehir vergisi bile yok burada. Hırsızlık çok olduğu için arabada hiçbir şey bırakmayın diyorlar ki başımıza geldi ;(. 
Catalunya punto del ray diye bir otelde kaldık, bookingden yapmıştık reservasyonu 8 gece akşam yemeği sabah kahvaltısı dahil. Kişi başı 280 Euro ödedik. Otel her şey dahil seçeneği de var. Çalışan, orta yaşın üstü, ye-iç, havuza gir, animasyonlara katıl yine ye-iç diyen kilolu Avrupalı turist doluydu ;). Akşam yemeklerine içecek dahil değildi yarım pansiyonda ama bira çalabildik. Genel olarak Tenerife tahmin ettiğimizin tersine ucuz ve basit bir ada. bira en lüks mekanlarda 2.5 Euro yemekler ise 10 Eurodan başlıyor. Genelde yemek yiyeceğiniz, bişeyler içeceğiniz mekanlarda ise bira 1.5 Euro yemek 6-7 Euro. Ülkenin ortasında kocaman bir yanardağ (el Teide), okyanusa parelel de T1 otoyolu var hem ücretsiz hem de basit. Mesela otelimiz 14. çıkıştaydı kuzey-doğu-güney-batı her yere bu otobanı izleyerek gidebilirsiniz. Çıkış numaralarına bakarak 2. gün navigasyon kullanmayabilirsiniz bile. 

1. Gün: El Teide yanardağı
 
Otelimiz adanın kuzeydoğusundaydı, yaklaşık 300 yılda bir patlamış olan bu yanardağ adanın tam ortasında. 0 seviyesinden 3000 metrelere yolculuk yapmak… Önce müthiş bir orman yoluna girdik (otelden yaklaşık 50dk gösteriyordu), 1400-1500 metrelerden sonra önce ağaçlar yerini kaktüslere sonra da kaktüsler kara verimsiz çöle bıraktı ve 2500 metrede Mars yüzeyine ulaştık ;). Gerçekten uzayda gibi hissettik, filmlerdeki Mars yüzeyi başka da hiçbir şey yok. 2700 metre civarında teleferik var daha yukarısı için, araç çıkmıyor dağın tepelerine Teleferik çok dik biz cesaret edemedik. Görülmeye kesinlikle değer. Dönüşte adanın Güney batısına yani bize en ters yöne sürdük arabayı. Masca köyü, Garachico ve büyük ağaç (el Drago) adanın bu yamacında. Masca köyü harika bir vadide müthiş manzaralı ama dünyanın en kötü yolundan gitmek gerekiyor, 5 metre genişliğinde bir yol, tek şerit, gidiş ve dönüş aynı şeritten her 150 metrede bir 180 derecelik virajlar, sağ uçurum sol uçurum yani bu yolda araba kullanmayı göze alırsanız gidin derim, ben birçok yerde manzara ya dahi bakamadım öyle yüksek ve uçurumlar var. Karşıdan bir araba geldimi yandınız uçurum, viraj 2 araba burun buruna çok kötü bir yolculuktu, biraz macera duygunuza kalmış burayı ziyaret. Adada genel olarak ufak arabalar var, ilgimi çekmişti; nedeni muhtemelen bu yollarda büyük araba kullanılamayacağındandır. Neyse sonunda Masca’ya vardık, bir köy uzun zaman geçirebilir manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Kafeler yürünecek volkanik taşlarla yapılmış yollar, müthiş manzara. Garachico’ya geçtik buradan, okyanusun önünde volkanik taşlardan doğal bir havuzu olan yerleşim yeri. Volkanik patlama okyanus gölü oluşturmuş, birçok insan giriyordu. Dalgalı okyanusun içinde size özel dalgasız havuz. Ve Garachico’da el yapımı puro üreten bir yer bulduk, kendi markasını yapmış Garachico purosu. 10 Euro’ya bir kutu alabilirsiniz, kutunun içinde 20 kadar puro var. Özel bir hediye vermek için alınabilir. Oradan da İcod’a büyük ağacı görmeye gittik. Çok eski olduğu söyleniyor binlerce yıllık El Drago ve ejderha ağaçı diyorlar kesildiği yerden çıkan kan görünümlü yağından ötürü. Yaklaşık sabah 8’te çıktığımız otele akşam 8’te tekrar döndük. Yemekle ilgili bir şey yazamadım çünkü yolluk koymuştuk, çubuk krakerler vs. 
Genel olarak gördüğümüze göre bu adanın öyle özel bir mimari yapısı yok ama ilginç olan İspanya değil de Meksika’da gibi hissetmemiz. Burada hatta biraz ben İspanya sömürüsüne direndim fakat Afrika’nın göbeğindeyim arkadaş havası da var. Çok gelişmemiş çok da geri kalmamış. Yeni yapılar yok ama mimari uğraşılmış şeyler var aa güzel değişik derken yan tarafı komşu sınırı diye sıvanmamış bir apartman görebiliyorsunuz ;).

El Teide
                                                                    El Teide
                                                                          El Drago
                                                                       Garachico
                                                                        Masca
                                                                       Masca

      2. Gün: Santa Cruz de Tenerife, San Miguel (Medieval Show)
Gündüz adanın kuzeyinde (Santacruz’da) Auditorium’u ziyaret ettik. Auditorium, opera merkezi, değişik ucu sivri bir bina, kocaman otoparkı var. Ve daha sonra Las Teresitas plajına gittik beyaz Mısır kumları ile çok başarılı bir plaj. 2 Euro şezlong, illa kiralamanıza gerek yok kumsal bedava ;). 1.5 Euro’ya Kübalıların büfesinden bira ve 7 Euro’ya müthiş bir sübye kızartma tabağı aldık çok başarılıydı. Öneririm.
Akşam yemekli bir gösteri için bilet almıştık (Medieval Show) adanın güneyine indik. San Miguel’de bir kaledeydi gösteri. Atlar, köpekler, etkileyiciydi ama 50 Euroluk da değildi hani. Yemekler; tavuk, patates, çorba ve dondurma. Sonrasında da blues müzik konseri vardı. İyi bir gruptu dinlenir ;).
                                                                     Auditorium

                                                                      Las Teresitas
      3.      Gün: La Gomera

Yine kişi başı 65 Euro’ya La Gomera turuna katıldık. Armas diye kocaman bir cruise ile 7 adadan bir diğeri olan La Gomera adasına gittik. Dağ taş çıkartılar otobüs ile, yine uçurumlar ve ben yine derinlik algısından zevk alamadım. Bu adadakilerin kendilerine özel bir dili var; ıslık dili. Dağlık ve evler uzak olduğundan bizim Karadenizdeki gibi ıslıkla anlaşıyorlar. Bu dil Unesco tarafından korunuyormuş. Tura öğle yemeği dahildi ve ıslıkla anlaşan 2 adamın yemekte yaptığı şov değişikti. La Gomera’ya, Las Amerikas’dan (adanın güneyinden) gidiliyor. Bizim gibi tur almanıza gerek yok 30 Euro Armas ile gidiş dönüş bilet. Üstelik dağlara çıkmak yerinde merkezinde daha çok gezip Colomb’un evini görebilirsiniz. Tur içinde merkezde gezmeye pek vakit kalmadı. 

 4.      Gün: Las Americas
Turistlerin yoğun olduğu Las Americas plajını tercih ettik. Adanın büyüklüğünü anlamanız için biz kuzey batıdaydık, (en kuzey) Santa Cruz’a yaklaşık 30km, (en güney) Las Americas plajına 60km. T1 otobanı ile ulaşım kolay. Las Americas plajından çok zevk aldık, dalgalara karşı okyanusta yüzmek müthiş, her yerde turistin olduğu bir yer, bu plajda hayat var ;). Gecesi de buralarda takılınabilinir. Eğer araba falan bana zor gezmek değil de, tek plaj olsun derseniz ki bence demeyin bu kadar uzağa gelmişsiniz. Las Americas bölgesinde kalmanızı öneririm. Ardından bir balıkçı kasabası olan Los Abricos’a gittik. Balıkçıları ile meşhur bu kasaba da 40. çıkışta idi. Birçok balık restaurantı ve müthiş bir denizi var, burayı görmeden gitmeyin. Biz rasgele birine oturduk; yerel biraları, cherne balığı, kalamar, sübye kızartma (kübalıların salaş mekanında çok daha iyiydi) çok başarılı bir salata ve ekmek (para ile satıyorlar) ve espresso kahveye kişi başı 23 Euro ödedik. Ada genel olarak çok pahalı değil. Alışveriş yapmadık ama her yerde avm ve outletler var.
                                                                   Las Americas
                                                                      Los Abrigos

      5.      Gün: Los Gigantes- Masca Balina ve Yunus Turu
Bugün biraz geç kalkıp tembelliğin dibine vurduk otelde ;) ama durmak yok. Yunus ve balina izlemeye Los Gigantes’ten kalkan tekne ile Masca ya gidiyoruz adanın güney batısına. Bu tur içinde kişi başı 50 Euro ödedik, 12’de başlıyor tur yemek dahil. Yunuslar ve balinaları doğal ortamlarında görmek çok güzeldi, sanki bize kendilerini özellikle göstermeye çalıştılar, bu tura katılmak şart ;) öğle yemeği teknedeydi. Akşam Las Americas’ta Hard Rock cafenin yanında sosyetik bir mekana oturduk. Bira en çok burada pahalı, yerel Dorado birası 2.5 Euro. Akşamları çok canlı Las Americas, buralarda bir cumartesi akşamı geçirilmeli, mekanlar ve cafeler bu bölgede. Bolca da turist var. 
                                           

      6.      Gün: Loroparque ve Playa Jardin Gün

Bugün Loroparque günü, adanın kuzey batısında Puerto De La Cruz’da. Kocaman bir hayvanat bahçesi ve su parkı karışımı bir yer. 35 Euro giriş, yunus ve orka şovları, Loro şov (papağan) ve deniz aslanlarının şovlarına katıldık. Dans eden yunuslar, insanları ıslatan orkalar, suni tenefüs yapan deniz aslanı ve hırsız papağanlar… Ayrıca penguenden 1001 çeşit kuşa, beyaz kaplandan karınca yiyene kadar onlarca canlı yaşıyor bu parkta. Buralara gelip uğramamak pek olmaz. Loro Parque’nin 500 metre ilerisinde, Playa Jardin var. Volkanik kumlardan oluşmuş bu plajın kumları simsiyah. Normal plajlardan sonra burası birazcık değişik geliyor insana, güneş pek yoktu ama göründüğü anlarda simsiyah kumların arasına parlak simler atmışlar gibi kumsal. Hoşumuza gitti birazcık kumsaldan kum çaldık kendi evimize hatıra götürmek için ;). Aşırı büyük dalgalar olduğu için burada denize girmeye cesaret edemedik. Yemek için Tripadvisor'dan mekanlara baktık Puerto De La Cruz’da seçtiğimiz bir restaurantta iyi bir et ve tavuk yedik yanında içecekle kişi başı 9 Euro tuttu. Oradan da La Orotova’ya geldik. Yolumuzun üstüydü, otelimizden Loro Parque 40 kmydi, La Orotova da tam ortası gibi. Historical centrum’u ve yüksekten okyanus manzarası için uğranabilir bir kasaba burası. Tepede kahve içtik manzarayı seyrettik, inanılmaz görülmeye değer. Daha sonra otelimize geri döndük. Yarı tüm gün otelde dinlenmece çünkü akşamına yolculuk var.
                                                                    Loro Parque
                                                                   Playa Jardin
                                                                 Puerto De La Cruz
                                                                      La Orotova
                                                                   La Orotova
                                                                      La Orotova

10 Ocak 2017 Salı

Bir Hızlandırılmış Côte d'Azur turu

Bir Hızlandırılmış Côte d'Azur turu
Bir Nikah anısı
30.12.2016 / 03.03.2017

Öncelikle uçak biletleri...
Marsilya'ya inip Marsilya'dan dönmektense, Nice'e inip Marsilya'dan dönüş bileti almak daha mantıklı sanki. Biz 3-4 ay önceden aldığımız için kişi başı 170 Euro'ya aldık Bodrum - Marsilya gidiş dönüş.
Araç kirası orta sınıf bir araba da günlük yaklaşık 40 Euro. Araçlarda navigasyon var dilini Türkçe yapıp gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Fransa'da otoyollar hiç ucuz değil Monte carlo'dan Marsilya'ya yaklaşık 250 km 25 Euro civarı. Sahilden, ücretsiz yollardan geçerek de bu turu yapabilirsiniz ama zaman bol olmalı ve koşuşturma olmaması lazım çünkü ücretsiz yollar dar, tek şeritli. Denize pareler yollar, müthiş manzaralılar ama hız yapmak mümkün değil....
Gitmeniz gereken sırayla gezimizi anlatmaya çalışacağız.

Monte carlo (Monaco); Nice şehrine yaklaşık 40 km uzakta, sahilden giderseniz Eze köyünü de ziyaret edebilmeniz mümkün. Eze köyünü Monaco'ya giderken yolun üzerinde görüyorsunuz. Arabayı durdurup gezip fotoğraf çekmelisiniz, biz öyle yaptık..... Dağları oyarak yaptıkları tünellerden geçerken bir anda lüks ihtişam kumar ve paranın merkezi, farklı bir dünya Monaco'ya vardık, Montecarlo şehir merkezi ve lüks arabalar, kumarhanelerle karşılıyor sizi.... Mümkünse kalmamak ve 3-4 saat vay arkadaş millette ne para var diye gezmek lazım limanında ;). Yukarda prensin evi ve kışlıkların olduğu bölümleri de güzelmiş, bir kaç saat de oralarda gezilebilir. Bizim çıkmaya vaktimiz olmadı, daha doğrusu bir emlak ofisinin önünden geçerken ev fiyatlarını görünce o da eksik kalsın dedik... Christmas pazarında 8 Euro'ya kocaman bir döner bulduk ama geçtiğimiz cafelerde kahve 15 Euro ile en ucuz duran şeydi, pahalı bir yer yemek açısından hemen bir yerlere oturmamak lazım, kocaman gökdelenlerin altlarında da gökdelenler kadar bodrum katları ve otoparkları var, çok dar sokaklar otoparklar pahalı değil sanırım Fransa'da standart 4 saat kaldık 5 Euro verdik. Ama çok büyük binalar olduğu için karışık 2 asansör değiştirip çıktık biz sokağa, daha karışıkları da varmış... Unutmamak lazım aracı koyduğunuz yeri, ilginç bir yer, kesinlikle büyüsü var.... Metrekare başına dünyanın en pahalı yerlerinden olabilir o yüzden de yolları bile daracık yapmışlar, ışık yok trafik kendi kuralları ile düzenli akıyor, zaten önünde Royce royce arkanda Ferrari fln olunca ister istemez gergin ve dikkatli araç kullanıyorsun...;)
Dip not: Yayaya araba ile dokunmanın bile hapis cezası varmış, hemen şehre girip ilk otoparka dalmak ve yürümek lazım....zaten 3 km uzunluğunda bir ülke.
                                                                   Monte Carlo

Nice, biz yılbaşına denk geldiğimiz için mi yoksa hep mi çok kalabalık bilmiyorum ama kalabalık, çok turistik, Akdeniz ve  Côte d'Azur'un incisi, müthiş bir kumsalı var taşlı. Kalınacak oteli seçerken otoparkı olan bulmak önemli. Yürüyerek gezmek lazım Nice'i, genelde Güney Fransa'da otel otoparkları günlük 10 Euro, şehir vergisi için de 3 Euro kişi başı alıyor oteller. Yılbaşı dönemi için de gecelik otel fiyatları da kişi başı 50 Euro civarı. (tabii 3 yıldızlı sevimli oteller için geçerli bu fiyat, lükste sınır yok) otellerde kahvaltı 12 Euro civarı kişi başı oluyor genelde. Dışarıda 12 Euro'ya kahvaltı biraz zor....
Nice'de 2 gece kalmak lazım, bir koca gün Nice'de sadece sahilde binlerce insanla beraber yürümek, Lou Castle'ı, limanı, meydanı gezmeye harcayıp 2. gün de Saint paul de vence ve Antibes Old City'de geçirmeli... Saint paul de vence; çok eski bir köy, dağın tepesine kurulmuş, ortaçağdan kalma büyülü bir yer, kahve 6-8 Euro civarı, otopark için yine 5 euro civarı fiyat. Çok kalabalık ve otopark bulmak biraz güç, yol kenarına park edelim diye bir tur attık ama yer bulamadık biz, katlı otoparkların asansörü var, gezerken baya yokuş iniş çıkışları var... Çok güzel bir köy. Kesinlikle fotoğraf çekmelisiniz bol bol. Sanat galerileri var. İnsaları sıcak kanlı. Antibes'de otopark parası vermedik yol kenarına bıraktık, sanırım yılbaşı için ücretsizdi. Sanki İstiklal CaddesiCôte d'Azur'un Old City Antibes. Herşey var, ucuz yemek de, restrauntlar da, hediyelikçiler de. Çarşı içindeki Perrin-Ravioliden mutlaka patlıcanlı olan lezzetlerini denemelisiniz.

                                                                           Nice

                                                               Saint Paul de vence
                                                                           Antibes

Cannes; Nice şehrinden 30 dakika mesafede, sahile paralel ücretsiz yol var yine. Cannes, Nice'e göre ufak ama Cannes yazısına uğramak, sahilinde yürümek, festival yapılan yerleri gezmek lazım... Zamanımız çok fazla olmadığı için biz bunlardan sadece sahilde yürümek kısmını ve Cannes yazısını bulmayı denemeyi başarabildik, bulamadık ;) Cannes'de İbis Otel'de kaldık.Kişi başı 40 Euro ya şarap, güzel bir et, salata, peynir tabağı ve tatlılı yılbaşı yemeği yedik. Sevimli bir yer yılbaşı için havai fişek gösterileri yapıyorlar, yılbaşında sahildeydik binlerce insanla birlikte gözteriyi izledik... 30 dakika süren havai fişek gösterisi inanılmaz güzeldi. Yılbaşı sabahı sahilde kahvaltı yaptık, bir sabah bu cafelerden birinde mutlaka kahvaltı ve ardınan sahilde yürüyüş yapmalısınız.
                                                             Cannes Yılbaşı Yermeği
                                                                          Cannes

Saint Tropez'de oteller çok pahalı olduğu için yakınındaki Cogolin'de Bliss Otel'de kaldık, çok güzel bir kasabaydı önceden ödemeli bir akşam yemeği ayarlamıştık kişi başı 30 Euro. Şarap, peynir tabağı, tavuk yemeği ve tatlı vardı. İnanılmaz biz zeytin yağı ikram ettiler yemekten önce, tadı damağımızda kaldı. Saint Tropez, Bodrum kadar bir yer Cogolin de Bitez gibi 5km uzaklıkta. (Bilen bilir Bodrumlu olduğumuzdan gittiğimiz her yeri kendi memleketimiz ile kıyaslamasak olmaz :D)
                                                                     Saint Tropez

Marsilya; Fransa'nın 2. büyük şehri, burada Türk konsolosluğu var (biz Marsilya'da evlendik ordan biliyoruz ;)). Marsilya - St. Tropez arası parasız yol ile 140 km sürüyor. Lavanta bahçeleri, üzüm bağları ve deniz manzaralı bir yol. Biz, ne üzüm ne de lavanta göremedik mevsimine denk gelemediğimiz için....
 Marsilya'da tren garının karşısında Holiday inn'de kaldık. Şehir merkezine yürüyerek inilebilir ama gar ve etrafı tehlikeli biraz, geceleri yolda yanlız yürümek 🚶 biraz cesaret isteyebilir.. Nikah ve nikah yemeği için bir gün ayırdığımızdan çok fazla gezemedik ama zamanımız olsa tekne turu ve eski liman çevresini gezmek isterdik. Aix en provence; gardan otobüsle 20 dakikada varılabilen daha genç nüfusun bulunduğu eski şehir. Güzel ama bir Saint paul de vence değil.....Yaz aylarında (özellikle temmuz) Aix en provence'de lavanta bahçeleri için gezilmeliymiş. Biz düğün için fotograf çekimini Aix en provence (inanılmaz güzel kapıları, sokakları, çeşmeleri ve eski kent meydanı var), Saint Paul de Vence (Ortaçağ atmosferinde fotoğraflar) ve Antibes (hareketli, ışıklı eski şehir)de gerçekleştirdik.
Nikah yemeğimiz Entre Terre Et Mer restauranttaydı. Restaurantı baba-kız bir aile işletiyor. Küçücük ve sıcak bir ortam. Önceden mailleşmiştik bizim için çok cici bir masa ve üzerinde isimlerimiz yazan bir düğün pastası hazırlamışlar. Menüde kesinlikle denenmesi gereken Marsilya deniz ürünleri çorbası, deniz ürünlerinden oluşan (karides, istiridye, salyangoz, yengeç) kocaman bir sunum, peynir ve şarap vardı. Biz kalabalıktık (14 kişi), kişi başı 35 euroya anlaştık. Deniz ürünleri seviyorsanız kaçırmayın kesinlikle.

                                                                Aix en provence
                                            Aix en provence (Hayatımızın en güzel günü)
                                                                 Marsilya Eski Liman

 Entre Terre Et Mer
                                                                 Entre Terre Et Mer


Toplam bütçe kişi başı sadece nikah seramonisi yemeği hariç ve uçak biletleri dahil 630 Euro.
5 gün (Monaco- Nice- Cannes- St. Tropez ve Marsilya....)